01 Mart 2010

Cengiz Aytmatov

Cengiz Törekuloviç Aytmatov 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'da Şeker adlı bir köyde doğdu. Babası Törekul Aytmatov at yetiştiricisiydi. Kırgızistan'a, dağlık yörelere Ekim devrimi daha yen ulaşıyordu. Yazarın çocukluk yılları sistemin yeni yeni yerleşmeye başladığı yıllara rastlar. Geçmişe bağlı yaşlı neslin yanında yeni düzene ayak uydurmuş genç kuşak da toplumdaki yerlerini alıyorlardı. Yazar kolhoz tarlalarında çalıştı. Çevresini, tabiatı, insanları o yıllarda tanımaya başladı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bütün yetişkinler savaşta oldukları için gençlere çok iş düşüyordu. Henüz on beş yaşındayken koyu sovyetinde sekreterlik yaptı, tarım makinalarının hesaplarını tuttu. Daha sonra Kazakistan'daki Cambul veterinerlik teknik okulunda okudu. Ardından Frunze (bugünkü Bişgek tarım enstitüsünde okudu. Zooteknisyen olarak bütün ülkeyi Kazakistan'ı dolaştı. Aynı zamanda da bir gazeteci sıfatıyla çalışıyor, sürekli gözlem yapıyordu. Pek çok genç nesil mensubu gibi halkından uzaklaşmadı, insanına daha da yakınlaştı. Kırgız gazetelerindeki yazıları, redaksiyon servisinden aldığı görevler, muhabirlik faaliyetleri onu yavaş yavaş edebi dünyaya hazırlıyordu. Yazarın akıcı uslubu kurgudaki başarısı bu ön araştırmalarıyla yakından ilgilidir. Ayrıca bu yıllar geçmiş ile geleceğin kesiştiği bir noktaydı.Her iki dünyayı ve her iki insan tipini çok iyi tanıyordu. Süpeyçi adlı hikayesinin kahramanı baraj mühendisi Beknazar ve Beyaz Yağmurun kahramanı Zeynepapaalışılagelmiş hayatı temsil ederler.Yeni ahlaki normlar ile eskiyi yaşamakta direnen insanların çatışması eserlere hakim konudur.
Rakipler adlı eserin kahramanı Karatay,Baydamtal Irmağı'nın kahramanı Nurbek yeni neslin uyanışını temsil eder Bugünle ve geçmişle yaşlı kuşaklarla çatışmaları anlatılır. Bu eserlerde yazar henüz heyecanıyla yaz-makta ne ciddi bir edebi endişe ne de teknik görülmemektedir.Eserler genel çerçeveleri ile eski ile yeninin çatışması üzerine kurulduğu için estetikten çok didaktik bir endişeye rastlanmaktadır. Ama daha sonraki eserlerinde gördüğümüz yapının ilk adımları olarak değerlendirebileceğimiz bu çalışmalar çark içinde yer alma çabasını göstermesi açısındanönemlidir. Yazarın kendini ispat için zorlama düşüncelere saplandığını da söylemek mümkündür.

Yazar bundan sonraki çalışmalarında 50'li yıllarda kaleme sarılan,Sovyet yazarları arasındadır.Diğer pek çok yazardan farklı olarak yerel kültüre çok büyük önem ve değer verdiğini görürüz.Eleştirileri geçmişin hatalı olduğuna inandığı ögelerinedir. Topyekün bir eleştiriye rastlamayız.Daha önceki kuşağın yazarları milli bir edebiyatın temelini pek sağlam olmasa da atmışlardı. Şimdi mesele yeni kuşağın, yeni düzenle barışık olarak eserler vermeleriydi. Rus edebiyatının bütün dünyada da bilinen engin ufuklarından da yararlanılmalıydı.Unutulmaması gereken bir diğer gerçek ise yazılı edebiyat ürünü olmamakla birlikte Kırgızların tarihinde, eşi benzeri görülmemiş bir destan,halk ansiklopedisi olan Manas Destanı duruyordu.Bu destanların dilden dile dolaşmaya başladığı yıllarda vahşi hayattan yeni yeni kurtulmaya çalışanbir Rus toplumu vardı. Belki Kırgızlar yerleşik hayata yeni uyum sağlıyorlardı ama Er Manas bütün ihtişamıyla onların yanındaydı. Kuşaktan kuşağa akıp gelen bu sınırsız mısralarla birlikte masal efsane türkü kültürü de ihmal edilemeyecek bir tabii hazine durumundaydı. Ve bu değerler bütününden en iyi yararlanabilen yazar ise Cengiz Aytmatov'du.Aytmatov'un ilk eserleri bu tarihi ögelere kendi yöresinin Talas VadisininKültürüne dayalıydı.Folklorik unsurlar masal kahramanları geleneğin taşıdığı tecrübe yeni oluşan edebiyat dünyasında Rus edebiyatının yeri kadarönemli zengin bir altyapı oluşturuyordu.Yazarın 1956'dan itibaren devam ettiği Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü onun engin yerel kültürünü evrensel boyuta nasıl taşıyabileceğini öğrenmesine yardımcı oldu. Bu arada Moskova'nın kültür dünyasını da tanıma fırsatı buldu. Yazar bu yıllarını teorik çalışmalarla geçirdi.Bu yıllarda edebi değerleri yükselmeye başlayan Yüz Yüze(1957)Cemile(1958)Selvi Boylum Al Yazmalım(1961)Deve gözü(1961) adlı eserlerin yazıldığını görüyoruz. Yazar 1952'de yazdığı Gazeteci Cyudo Aşim gibiKırgız dergilerinde yayınlanan hikayelerinden çok daha ötelere gelmişti artık.Yüz Yüze ve Cemile Süpayçi ve Beyaz Yağmur Rakipler ve Asma Köprü (Baydamtal Irmağı'nda) Selvi Boylum ve Deve Gözü gibi ikili hikaye grupları,benzer konu ve ilişkilerin anlatıldığı eserlerdir.Yüz Yüze'de asker kaçağı kocasını ihbar etmek zorunda kalan Seyde'nin trajedisini I958'de yazılan Cemile'de farklı bir boyut ve ortamda görürüz. Cemile'nin kocası askerdedir. Onu sabırla bekler. Am Danyar girer dünyasına. Çok riskli ama iyimser bir gelecek ile karşılaşırız .Yeni bir dünya görüşü de yansıtılır bu arada.Ama yer yer eskiye yöneltilen eleştirilerin dozunun çok iyi ayarlandığını geçmişin yok edilmeye çalışılmadığını da görürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder